“Karıncalara dikkat ediniz, onlar giderlerken boştur fakat, dönerken yüklüdürler. Hâlbuki, hakikat karşısındaki insanların çoğu sırtları kadar da başıboş gider gelirler. Arı küçük bir hayvandır. Fakat çiçeklerin hangisinde bal olduğunu pek iyi bilir. Eşyada ve âlemde saklı olan hangi hakikati yakalayabildin? Anlaşılıyor ki, pek çoklarının beyni, yalnız seyretmek için yaratılmışa benziyor…” [Cemil Sena]
Canlılar içinde “en mükemmel olarak yaratılmış olan varlık: insan” neden çoğunlukla küçücük bir karınca kadar olamaz?
Diğer yaratıklar; kuşlar, böcekler, bitkiler yani tabiat âlemi bir akışa göre çizgi şeklinde giderken hayatta, insan, neden hep akışın çizgisini bozmakla meşguldür?
Neden hep çabuk vazgeçer, çabuk pes eder, bazen fazla hırslanır, çoğu zaman da öfkesine yenilir?
Neden içi çoğunlukla haset doludur, ömrü hep kıskançlıkla geçer?
Neden hep sahiplik hissiyle yaşar? İlla adına kayıtlı bir şeyler olacak ki, sanki bu ona sonsuz mutluluk getirecek?
Neden hep ruhuna hitap etmeyen nesnenin peşinden gider? Marketten şişelenmiş temiz sandığı suyu içer de; ruhunu, kalbini karartan konforlu bir ortamdaki çöplüğün içinde yaşar?
Kan emici bir sistem olan kapitalizmin gönüllü kölesi olmak için neden banka kuyruklarında bekler?
Müşteri temsilcileri neden hep meşguldür?
***
Bundan yaklaşık yüz yıl önce bir Fransız gazetecisi, Afrika’nın ortasında “Pigme” adı verilen dünyanın en küçük boylu insanlarının yaşadığı yerde (en uzununun boyu bir metredir) o insanlardan tuttuğu notlar:
--- Deniz aygırına, timsaha ve yılana dikkat et.
--- Beyaz adamdan uzakta avlan!
--- Gizli yaşa!
--- İhtiyacından fazla şeye sahip olmak için hırsını tahrik etme!
--- Çalınır korkusu ile mal biriktirme!
--- Ay ayazında dans etme!
--- Eğer yemeyen, içmeyen ve uyumayan birine rastlarsan hemen kaç; yani böyle bir adam hastadır, hastadan kaçmalı.
*****
Bu haftaki Saklı Kalan Şiirler köşemizde iki şiirimiz var. İlk şiirimiz 1938 yılına ait, şair Feridun Fazıl Tülbentçi.
HAYAT
Karanlık sarınca etrafımı
Dünyamı atamıyorum
Evimi, dolabımı, rafımı
Kimseye satamıyorum.
Kapalı odada düşüncesiz
Uzanıp yatamıyorum
Bütün günlerim geçiyor sessiz
Hayatı tadamıyorum.
Ömrüm tükeniyor, bitiyor neden
Sana anlatamıyorum.
Ah, ne yapayım, kâinata kendimden
Bir şeycik katamıyorum.
***
İkinci şiirimiz çok eski değil, 2002 yılına ait, şair Haldun İplikçioğlu.
BİNA
İçimde bir yerlerde
duvarları neden bilmem
bir bina yapıyorum durmadan
Önce her şeyi her yere yerleştiriyorum
sonra bir şey arıyorum her yerde
Ben farkında olmadan sakın
içimde bir yerlerde mi hep yaşıyorum?